22 Mart 2013 Cuma

TÜRKİYE'DEKİ FAY HATLARI, DEPREM ALANLARI VE DEPREMDEN KORUNMA YÖNTEMLERİ


TÜRKİYE'DEKİ FAY HATLARI

Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF): Saroz Körfezi’nden başlar, Marmara Denizi, Sapanca Gölü, Adapazarı, Tosya ve Erzincan üzerinden Van Gölü kuzeyine kadar uzanır.

Doğu Anadolu Fay Hattı (DAF): Hatay grabeninden başlar, K. Maraş, Adıyaman, Malatya ve Elazığ ovalarından geçerek Bingöl’e kadar sokulur.

Batı Anadolu Fay Hattı (BAF): Ege Bölgesi’nde, kuzeyden güneye doğru uzanan çok sayıdaki fay hatlarından oluşur.

Fay hatları, yer kabuğunun zayıf ve hareket halindeki bölgeleridir. Volkanik sahalar, genç kıvrım dağları ve deprem alanlarının uzanışı fay hatlarıyla paralellik gösterir.


TÜRKİYE’DEKİ DEPREM ALANLARI

Türkiye nüfusunun % 60'a yakını, faal olan ve zarar verebilen deprem alanları üzerinde yerleşmiştir.

Daha önce görülen Erzurum, Erzincan, Van, Bolu, Çankırı, Tokat, Adapazarı, Kütahya, Burdur, Lice, Bingöl, Dinar, Ceyhan, Gölcük ve Düzce depremlerinin büyük oranda can ve mal kaybına neden olmasında, bu kentlerin fay hatları üzerinde yer almalarının önemli rolü olmuştur.

Konya Ovası, Karaman, Mersin (Taşeli Plâtosu çevresi), Ergene Havzası ve Mardin Eşiği deprem bakımından tehlikesi az olan yerlerdir.


DEPREMLERDEN KORUNMAK VE DEPREMİN ETKİSİNİ AZALTMAK İÇİN,

Kırık (fay) hatlarından uzak, sağlam zeminlere yerleşmek,
Mümkün olduğunca ovalarda yerleşmemek,
Depreme dayanıklı binalar inşa etmek,
Halkı, depremde alınacak sivil savunma önlemleri konusunda eğitmek, vb. önlemler gereklidir.

KAYALARIN ÇÖZÜLMESİ, TOPRAK OLUŞUMU VE TOPRAK ÇEŞİTLERİ


1. KAYALARIN ÇÖZÜLMESİ

Kayalar ve taşlar, dış olayların etkisi altında zamanla değişikliğe uğrayarak paslanmış, çürümüş gibi bir görünüm alır. Zamanla taşı oluşturan mineraller arasındaki bağ gevşer ve taş parçalara ayrılır, ufalanır. İşte, kayaların ve taşların uğradıkları bu değişikliklere çözülme denir.

 Kayaların yapısal değişikliğe uğraması iki şekilde gerçekleşir.

• Fiziksel (Mekanik) Çözülme

Kayaların, kimyasal yapıları değişmeden, yalnızca fiziki yapılarında görülen parçalanma, ufalanma ve ayrışma olayıdır.

Fiziksel çözülme, daha çok aşırı sıcaklık farkı görülen yerlerde, kayaların gündüzleri aşırı sıcaktan genişlemesi, geceleri de aşırı soğuktan dolayı büzülmesi sonucu gerçekleşir.

Fiziksel çözülme, çöl, karasal, step, tundra gibi, aşırı sıcaklık farkı görülen iklimlerin etkili olduğu yerlerde daha kolay meydana gelir.

• Kimyasal çözülme

Kayaları oluşturan unsurların eriyerek, kimyasal bileşimlerinin değişmesi sonucundaki parçalanma, ufalanma ve ayrışma olayıdır. Kimyasal çözülme, daha çok, sıcaklık farkının az olduğu sıcak ve nemli iklim bölgelerinde görülür. Ekvatoral, Muson, Okyanus ve Akdeniz iklimlerinin etkili olduğu yerlerde daha kolay meydana gelir.


2. TOPRAK OLUŞUMU

Çözülmeye uğrayan kayaların yüzeyi zamanla, ayrışmış mineraller, organik maddeler ve mikroorganizmalardan oluşan bir örtüyle kaplanır. Bu örtüye toprak denir. Toprak tabakası, yerkabuğu üzerinde bulunur. Kalınlığı birkaç cm den, 2 - 3 m ye kadar olabilir.
 Oluşumunu tamamlayan bir toprak kesitinde;

Ana kaya,
Ayrışmış kaya,
Ham toprak,
Olgun toprak,
katları bulunmaktadır. Bu katlara horizon adı da verilir. Horizonlar harflerle isimlendirilir.

Toprağın en üst katı olan A Horizonu, bitkisel artıkların ayrışması ile oluşmuştur ve organik madde bakımından zengindir. Genellikle koyu renklidir. Bitkiler bu tabakada tutunur ve yetişip gelişir. B horizonu, toprağın üst katından taşınan, kireçler, killer ve minerallerin biriktiği ham toprak tabakasıdır. C horizonu ana kayanın özelliğini taşıyan ayrışma katıdır. D horizonu ise, toprağın ana özelliğini belirleyen ana kayanın bulunduğu kattır.

Bitki artıklarının toprakta birikmesiyle oluşan, koyu renkli organik maddeye humus denir. Humus, kayaların ufalanması veya ayrışmasında etkili değildir. Toprağa verimlilik kazandıran bir maddedir.


3. TOPRAK ÇEŞİTLERİ

Taşınmış Topraklar (Azonal Topraklar): Akarsular, rüzgârlar ve buzullar gibi dış kuvvetlerin, çeşitli sahalardan aşındırarak taşıdıkları materyalleri biriktirmeleriyle oluşan topraklardır.

Bunlardan;

Akarsu biriktirmesiyle oluşanlara alüvyal topraklar,
Buzul biriktirmesiyle oluşan topraklara moren topraklar,
Rüzgâr biriktirmesiyle oluşan topraklara da lös topraklar denilmektedir.

Yerli Topraklar, kayaların bulundukları yerlerde çözülmeleriyle oluşan topraklardır.

a. Nemli Bölge Toprakları

• Tundra Toprakları

Kutuplara yakın, soğuk tundra bölgelerinin topraklarıdır. Toprak genelde ya donmuş haldedir ya da bataklık halinde bulunur. Bu nedenle tarım yapmaya elverişli değildir. Türkiye’de bu tür topraklar görülmez.

• Podzol Topraklar

İğne yapraklı ormanlarla kaplı, soğuk ve nemli iklim bölgelerinin topraklarıdır. Çok yıkanmış olduklarından üst kısımlarının rengi soluklaşmıştır. Yine aynı sebepten dolayı, topraktaki besin maddeleri de azdır. Bunun sonucunda verimsizleşmiştir. Türkiye’de, Batı Karadeniz Bölümü’nde kahverengi ve kırmızımsı sarı podzolik topraklar yaygındır.

• Kahverengi Orman Toprakları

Nemli orta kuşağın, geniş (yayvan) yapraklı ormanlarla kaplı bölgelerinde görülür. Humus bakımından zengin oldukları için verimlidirler.

Türkiye’de, bu tür topraklar, Karadeniz Bölgesi’nde yaygın olmakla birlikte, İç Anadolu’nun 1000 - 1200 m’den yüksek alanlarında da yer yer görülür. İç Anadolu’da, daha çok Kuzey Anadolu Dağları’nın güneye bakan yamaçlarında yaygındır.

Yine, Trakya’nın kuzeyinde Yıldız Dağları’nda, İçbatı Anadolu’da, Güneydoğu Toroslar üzerinde de kahverengi orman topraklarına rastlanır.

• Kırmızı Topraklar (Terra - rossa)

Nemli subtropikal iklim bölgesi ile Akdeniz iklim bölgelerinde, genellikle kalkerler üzerinde görülen topraklardır. Toprağa kırmızı rengini veren bileşimindeki demiroksittir.

Türkiye’de, Akdeniz Bölgesi ile Kıyı Ege ve Güney Marmara’da yaygın olarak görülür.

• Laterit Topraklar

Dönenceler arasında yer alan, sıcak ve nemli iklim bölgelerinin karakteristik toprak tipidir. Şiddetli bir kimyasal çözülme sonucu oluşur. Rengi kiremit kırmızısıdır. Humus oranı azdır. Buna bağlı olarak verimli değildir. Türkiye’de tam olarak laterit özelliği taşıyan toprak görülmez. Ancak, Doğu Karadeniz Bölümü’nde, laterit türü (lateritleşmiş) topraklara rastlanabilmektedir.


b. Kurak Bölge Toprakları

• Çernezyomlar

Çernezyomlar, Orta Kuşağın yarı nemli step bölgelerinde görülür. Kara topraklar adı da verilir. Fazla yıkanmadıkları için mineral ve kireç bakımından zengindir. Toprağın üst kısmında, steplerden oluşan bitki artıklarının oluşturduğu, kalın bir humus tabakası vardır. Bu nedenle Dünya’nın en verimli toprakları arasındadır.

Çernezyomlar, ülkemizde en yaygın olarak, Erzurum - Kars Plâtosu’nda oluşmuştur. Ayrıca, İç Anadolu Bölgesi’nin kuzey kesiminde de yer yer bu tür topraklar görülmektedir.

• Kestane veya Kahve Renkli Step Toprakları

Az yağış alan step iklimlerinde görülen topraklardır. Üzerindeki bitki örtüsü seyrek olduğu için, humus oranı azdır. Bu yüzden verimleri düşüktür. Türkiye’de, Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu plâtoları ile İçbatı Anadolu’da yaygındır.

• Çöl Toprakları

Çöl iklim bölgelerinde görülür. Çok az yağış alıp, fazla yıkanmadıkları için, kireç ve tuz oranı oldukça fazladır. Humus, hemen hemen hiç yoktur. Bu topraklarda tarım yapılamaz.

Türkiye’de, bu tür topraklar görülmemekle birlikte, Tuz Gölü çevresinde çölleşmiş topraklara rastlanır.

GÖLLER NASIL OLUŞUR, GÖLLERİN ÖZELLİKLERİ


Karalar üzerindeki çukur alanlarda birikmiş ve denizle bağlantısı olmayan durgun su kütlelerine göl  denir. Bir gölün oluşabilmesi için öncelikle bir çanağa ihtiyaç vardır.Göller yeryüzündeki tatlı  suların % 87’sini oluştururken, göllerin karalar üzerinde kapladığı alan % 2’dir.
  

Göllerden faydalanma:
1-Tarım alanlarını sulamada,                         
2-İçme ve kullanma suyu sağlamada,
3-Taşımacılıkta,
                                      
4-Elektrik üretimi,
5-Su ürünleri yetiştirme,
                            
 6-Tuz ve soda üretimi,
 7-Turizm açısından önemlidirler.

GÖLLERİN ÖZELLİKLERİ:
Gölün Büyüklüğü: Dünya üzerindeki göllerin büyüklükleri değişkendir. Hazar Gölü Dünya’nın en büyük gölüdür. ( 424.000 km kare)
Gölün Beslenmesi: Göller, yağış suları, akarsular ve kaynaklar tarafından beslenir. Göllerin su seviyeleri beslenmeye bağlı olarak değişir. Bazı göller fazla sularını bir akarsu ile denize boşaltır. Bu akarsulara göl ayağı ya da gideğen denir. Göle su taşıyan akarsulara ise geleğen denir. Örneğin Manyas ve Ulubat göllerli bir akarsu ile sularını Marmara Denizi’ne boşaltır.
Gölün Derinliği: Tektonik ve krater göllerinin derinlikleri genellikle fazladır. Dünya’nın en derin gölü tektonik bir göl olan Baykal Gölü’dür. Göl Suyunun Tuzluluğu: Göl sularının içinde çözünmüş halde madensel tuzlar bulunmaktadır. Buharlaşma nedeniyle göl suyunun tuz yoğunluğu artar. Özellikle kapalı havzalarda yüzeyden akış olmadığı için göl suları tuzludur. Örneğin ülkemizdeki Burdur Gölü ve Tuz Gölü’nün suları tuzludur
  
Göllerin Sularının  Özelliğinde (acı, tuzlu, tatlı olmasında) Etkili Faktörler:
1. Gölün büyüklüğü ve derinliği:Büyüklük ve derinlik arttıkça tuzluluk azalır.
2. Gölün gideğeninin olup olmaması: Göl sularını bir gideğen ile boşaltabiliyorsa suları tatlı olur.
3. İklim: Nemli iklim bölgelerinde göllerin tuzluluğu daha azdır. Genelde tatlı suludurlar.
4. Göl çanağını oluşturan kayaların özelliği
Dünya üzerindeki en büyük  göl 424.000 km² yüz ölçümü ile Hazar Gölü’dür.
Dünya’nın   en derin gölü ise 1.740 m derinliğindeki tektonik bir  göl olan Baykal Gölü’dür. 
Göller yer altı ve yer üstü suları ile yağışlar tarafından beslenmektedir. Göllerin suları  tatlı,  tuzlu, acı  ve sodalı olabilir. Göl sularının kimyasal özellikleri, gölü besleyen akarsuların  kimyasal özelliğine,  iklim özelliklerine  ve göl çanağını  oluşturan kayaçların özelliklerine göre farklılık gösterir. 

Özellikle dışa akışı  olmayan kapalı  havzalardaki göllerin suları  içinde eriyik  halde madensel tuzlar bulunmaktadır. Buharlaşmanın şiddeti göl suyunun tuz yoğunluğunu belirler. Tuz Gölü’nün suları  tuzlu, Van Gölü’nün suları  ise sodalıdır. Açık  havzalariçerisindeki göller ise fazla sularını gideğenler vasıtası ile boşalttığı için suları tatlıdır. 

Göller, yağışlar, akarsular ve kaynaklar tarafından beslenir. Göllerin su seviyeleri beslenmeye bağlı olarak değişir. Bazı göller fazla sularını bir akarsu ile deniz boşaltır.
Bu akarsulara   göl ayağı  veya gideğen  denir. Gölün beslenmesine ve havzadaki iklim koşullarına bağlı oluşan seviye farkı nedeniyle su seviyesinde değişiklik olur. 

OLUŞUMLARINA GÖRE GÖL ÇEŞİTLERİ
A. DOĞAL GÖLLER
Yeryüzünde iç ve dış  kuvvetlerin etkisiyle meydana gelen çukurluklarda biriken su kütlelerine doğal göl denir.
Doğal gölleri beş guruba ayırabiliriz.
1. Tektonik Göller: Dağ oluşum hareketleri sırasında kırılarak çöken çanakların sular
tarafından işgal edilmesiyle oluşmuş göllerdir. Yeryüzündeki büyük  göllerin neredeyse tamamı  tektonik kökenlidir. Asya’daki Hazar, Baykal, Aral ve  Balkaş; Afrika’nın doğusundaki Viktorya,  Rudolf ve Tanganika; Kuzey Amerika’da  ABD ile Kanada arasındaki büyük göller yeryüzündeki başlıca tektonik göllerdir. En fazla Doğu Afrika’da görülür.
    
     TUZ GÖLÜ                 HAZAR GÖLÜ

Marmara Bölgesi’nde; Sapanca, İznik, Ulubat ve Manyas gölleri, Ege Bölgesi’nde; Simav Gölü, Göller Yöresi’nde; Beyşehir, Eğirdir, Acıgöl, Burdur, Ilgın (Çavuşçu), Akşehir, Eber, Suğla ve Kovada gölleri, İç Anadolu Bölgesi’nde; Tuz, Seyfe ve Tuzla gölleri, Doğu Anadolu Bölgesi’nde Hazar, Hozapin ve Van gölleri.

2. Karstik Göller: Karstlaşma sonucu oluşan obruk ve polye gibi erime çukurlarında suların birikmesiyle oluşur. Karstik göller alan ve derinlik bakımından genellikle küçük göllerdir.
   
    KESTEL GÖLÜ           AVLAN GÖLÜ                                  SALDA GÖLÜ 
Karstik göller, ülkemizde en fazla AKDENİZ BÖLGESİ Toros Dağları’nın batı kesiminde bulunur. Buralarda yer alan Kızılören obruk gölü, Kestel, Avlan, Yarışlı ve Salda gölleri tipik birer karstik göldür. Bu göllerimiz sadece, kireçtaşlarının çözülmesiyle oluşan çanaklar üzerinde meydana gelmişlerdir.
 Bununla birlikte, bu alandaki bazı göllerimizin ise oluşumu, tektonik çanaklarda başlamış, karstik olaylarla devam etmiştir. Bu göllerimizin başlıcaları, Beyşehir, Eğirdir, Burdur, Acıgöl, Kovada ve Suğla gölleridir.
3. Buzul Gölleri: Buzul aşındırması ile oluşan çanaklarda (sirk), suların birikmesiyle  oluşan göllerdir. İskandinavya  ve Kanada’da Norveç ,Finlandiya ile yüksek dağlık alanlarda buzul göllerine sıklıkla rastlanılır.
Yurdumuza bazı yüksek dağların üst kısmında görülür (Cilo, Sat, Ağrı, Tendürek, Süphan, Kaçkar, Uludağ, Erciyes, Bolkar, Aladağlar,Bey dağları gibi). Dünya üzerinde en fazla Kuzeybatı Avrupa’da görülür. Ayrıca Kanada’nın güneyi ile A.B.D’nin kuzeyindeki göller buna örnektir. 
4. Volkanik Göller:  Volkanik faaliyetlerle oluşmuş çanaklarda suların birikmesiyle oluşur. Krater gölü, kaldera gölü  ya da maar gölü gibi çeşitleri vardır. 
  
    MEKE TUZLASI         NEMRUT GÖLÜ
dağların ağızlarındaki çukurluklarda suların birikmesi ile  krater gölleri  oluşur. Kraterlerin patlama ya da çökme ile genişlemesiyle oluşan çukurluklarda suların birikmesi ile kaldera gölleri  meydana gelir. Volkanik patlama sonucunda oluşan çanaklar içerisinde suların birikmesiyle maar gölleri meydana gelir.
Volkanik
Başlıca volkanik göllerimiz, Meke Gölü, Acıgöl, Nemrut ve Gölcük gölleri ile Süphan Dağı’nın yan kraterlerinden birinde bulunan Aygır Gölü’dür. 
5. Set Gölleri:  Çöküntü çukurlarının, vadilerin ya da koyların  önünün bir setle kapatılması sonucu oluşan göllerdir.
Set gölü çeşitleri
a. Volkanik Set (Lav Seti) Gölü:  Volkanik olaylar sırasında çıkan lavların bir çukurluğun önünü kapatmasıyla oluşan göllerdir.
Ülkemizde Van, Erçek, Nazik, Çıldır, Haçlı ve Balık gölleri ülkemizdeki volkanik set gölleridir.
    
      VAN GÖLÜ               ÇILDIR GÖLÜ           ERÇEK GÖLÜ    

b.  Heyelan  Set  Gölü:
Heyelanlar sonucu yamaçlardan gelen kütlelerin, vadi 
önlerini kapamasıyla oluşan göllerdir.
ÜlkemizdeTortum, Sera, Abant, Zinav ve Sülük gölleri ile Yedigöller bu tür göllerdendir.
   
     TORTUM GÖLÜ          SERA GÖLÜ              ABANT GÖLÜ  

c. Alüvyal  Set Gölü:
  Akarsuların yan kollarının  taşıdıkları  alüvyonlarla ana
akarsuyun önünü kapatması ile oluşan göllerdir.
Ülkemizde, Marmara, Çamiçi (Bafa), Köyceğiz, Mogan ve Eymir Gölleri ile Uzungöl bu tür göllerdendir.
   
      BAFA GÖLÜ               MOGAN GÖLÜ         UZUNGÖL        
d. Kıyı Set Gölü:
 
Deniz akıntılarının oluşturduğu kıyı kordonlarının  koyların 
önünü kapatmasıyla oluşan sığ göllerdir. Bu göllere lagün adı da verilir.
Ülkemizde, Büyük ve Küçük Çekmece gölleri, Durusu (Terkos) gölü, Çukurova deltasındaki Akyatan gölü kıyı set gölleridir.
  
BÜYÜK ÇEKMECE           DURUSU(Terkos)

e. Moren Set Gölü:
  Buzullardan çıkan suların önünün moren setleri ile 
kapatılması sonucu oluşan göllerdir. En fazla K.Batı Avrupa’da görülür.

B. YAPAY GÖLLER:  Elektrik enerjisi elde etmek, sulama ve içme suyu temin etmek veya su baskınlarını önlemek amacıyla vadi önlerinin insanlar tarafından çeşitli setlerle kapatılması sonucu oluşan yapay göllerdir.
Barajlardan yararlanma yolları:
1-İçme ve kullanma suyu sağlama,         
2-Elektrik enerjisi üretmek,    
3-Tarım alanlarını sulamak,                     
4.Su taşkınlarını önlemek.
KONU İLE İLGİLİ TAVSİYELER:
Konu ile ilgili en çok tercih edilen soru göllerin sularının özelliklerinin belirlenmesinde etkili olan faktörler.Farklı göller verilerek bu göllerden birinin sularının tatlı olduğu belirtilir bunun nedeni sorulur cevabı gideğeninin olmasıdır.Yine konu ile ilgili olarak gölelr verilerek oluşum şekilleri sorulabilir.Dünyada oluşum olarak göllerin çoğunluğu tektonik göllerdir bilgisi önemlidir.Yine Akdeniz bölgesindeki karstik göller ile set gölleri (Tortum sera Abant yedi göller bafa )gibi göller şıklarda tercih edilir.